Staj 101- Giriş - Staj üzerine birazcık geyik...

Haziran 28, 2014

ŞBirçok yeni yetme programcının yaşadığı en büyük sorun gerçek bir program hazırlama sürecine Fransız olmalarıdır(Nerden  biliyorsun deme , bizzat deneyim konuşuyor burada.).Binbir heves ve şevk ile adeta yarış atı gibi koşturarak kazanılan , rakipleri arkada bırakmak için her türlü dramatik senaryonun kurgulandığı insanların ismini bile duyduklarında "Oh oh , aman evladım pek güzel bölüm pek..." dedikleri bu cici ve oldukça yüksek puan gerektiren üniversite sıraları insanın eline sadece bir olta tutuşturmak içindir.Tabi ki her oltası olan balık tutabilir mi ? Elbette ki tutamaz .Balık tutabilmek için önce balığın bol olduğu serin ve derin sulara sonra ise yeme ve cesarete ihtiyaç vardır.

Hadi bakalım aldık elimize oltayı ,cesuruz da peki ya sonra ?
İşte esas zurnanın zırt dediği nokta da burası.Duydunuz sirenlerin seslerini.

Staja gittiniz ? Şimdi ne yapacaksınız ? (Tabi burada naylon poşetlerden bahsetmiyorum. O farklı bir mevzu o konuya sonra değineceğiz.) Sizden sorumlu olan bey/hanım çağırır sizi yanına. Önünüzü ilikleyerek saygı ile biraz da korkakça gidersiniz zatalilerinin yamacına .Ve şok dalgası beyninizi sallamaya başlar.
"-Bilmemne hakkında bir program yazacaksın"
Hadi bakalımmm. Hobaa...
Belki de daha önce hayatınızda duymamışsınızdır o an sarf edilen kelimeleri (Presentable çevreler insanı çok yoruyor be gülüm.)Kızmaya başlarsınız. "Aman bee , ben derslerde bunu görmedim ki , adama /kadına bak benden istediğine bak , buraya geleceğime gideydim devlet dairesine akşama kadar otur gelsin çay gitsin kahve neyine be senin böyle şirketmiş presentablemış bööö" . İlk sövme anı geçtikten sonra ve sakinleştiğinizde başka yolunuz olmadığını anlarsınız.



Kaçarınız yoktur. Açarsınız Hz.Google 'ı araştır babam araştır . Hunharca Google'ı sömürürsünüz. Türkçe kaynak bulmanız imkansızdır.O kadar çok makale okursunuz ki okuduğunuz makalelerin Türkçe mi yoksa İngilizce mi olduğunu ayırt edemez hale gelirsiniz. Gözleriniz kan çanağına döner. Zombileşirsiniz , gece gündüz okursunuz. Her öğrendiğiniz yenibilgi sizi farklı bir yere götürür ancak yinede durum vahimdir.Kitapları karıştırırsınız bulamazsınız , internette yeterli kaynak bulamazsınız , parça parça bulduğunuz bilgilerden birşeyler yaratmaya , yazmaya çalışırsınız ancak çalışmaz ...Oturur vahiy gelmesini beklersiniz. Çok beklersiniz.Denedim gelmiyor .

Kaçarınız yok , oturursunuz "sen mi yamansın ben mi ?" der yazmaya başlarsınız ve bir bakmışsınız ki program yazabiliyorsunuz. Aaa :)

İşte başarı buradadır. EVET.Bilmiyordunuz . Kendinize güveniniz yoktu ,belki daha önce hiç duymamıştınız sizden istenileni . Ancak artık yazabiliyorsunuz , 1 proje , 2 proje ,3 proje derken bir bakmışsınız ...Artık önüne geleni yazabilen biri haline gelmişsiniz.

İşin sırrı aslında o an yaşadığınız stres , gerilim ve adrenalini nasıl değerlendirdiğinize bağlı. İlk örneğimize geri dönelim. Oltanız var , gerekli su kaynağını da buldunuz (bkz.staj yeriniz), yeminiz de hazır (bkz.Hz.Google).İlk başta balık tutamayabilir , belki sudan ayakkabı veya petşişe çıkarabilirsiniz.Ancak sabredin.Eğer pes ederseniz, akşam evdekiler balık tutamadığınız için aç kalacaktır. Ancak savaşırsanız bir kova dolusu balığınız olacak ve tüm mahalleye ziyafet vereceksiniz.

Bu arada naylon poşetlere dönecek olursak , onların oltası dahi yoktur. Baştan kaybeder ve halin yolunu tutarlar.Demem o ki stajlarınızı önemseyin.Naylon poşetle balık tutamazsınız  :)





You Might Also Like

0 yorum

Popular Posts

Like us on Facebook

Flickr Images

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Subscribe