Bir Tutam Serzeniş : Hayat Hikayemin Beş Yılı

Şubat 14, 2019

Front-end'e yönelmeye karar vereli çok olmadı. Ama bir an önce ,isteğimi kaybetmeden ve derslerin yoğunluğuna kapılıp mesleki anlamda kişisel gelişimimi ikinci plana atmadan işe koyulup araştırmaya öğrenmeye ve kimi zaman eski bilgilerimi tazelemeye başlamam gerektiğini konusunda oldukça net olduğum bir dönem içerisindeyim. Bu sürecin en can alıcı ve sancılı kısmı Süleyman Demirel misali şapkayı önüme koyup düşünme evresinde yaşadıklarımdı.Şimdi diyeceksiniz ki konumuzla ne alakası var. Aslında bu yazıda bir şeyler anlatmaya başlamadan önce önce kendimi anlatmaya karar verdim okuyanlara.

Kişisel bir blog da olduğumuza göre önemli konulara geçmeden birazcık içimi dökmeme izin verirseniz beni ihya edersiniz .Önlisans mezuniyetinin ardından bir DGS telaşıdır ki adeta bataklıkta çırpınmaya benzer aldı götürdü beni.Bataklıkta çırpınmaya benzerdi evet çünkü bu hayatımın ne kadar çırpınırsam bir o kadar da dibe çekildiğim bir döneminin başlangıç sinyaliydi esasında.

Büyük bir hayalim vardı,"Dokuz Eylül 'de okumak." Mezun olduğum sene ilk kez girdim Dikey Geçiş Sınavına.Fakat ilk sene istediğim sonuca yaklaşamadım bile.Tercih yapmak istemedim.Daha büyük bir hedefim vardı ve sonuna kadar o hedefe ulaşabilmek adına her şeyi yapabilirdim.Bir kez daha hazırlanmayı , bir yılımı buna adamayı çoktan kafama koymuştum. Önlisans dan 3.83 ortalama ile bölüm birincisi olarak mezun olmuştum.Bunun sınav puanına katkısı oldukça büyüktü.Bu katkıyı kaybetmek istemiyordum çünkü eğer tercih edip istemediğim bir yeri kazanırsam veya kazanıp gitmemeye karar verirsem puanımın kırılacağını biliyordum.Ne kadar karşı koymaya çalıştıysam ailem de bir o kadar karşı atağa geçti ve hoşnut olmadığım ailem tarafından hazırlanmış bir tercih listesini sisteme girmek zorunda kaldım.

Sonuçlar açıklandığında ise kara haber tez duyulmuştu adeta. Doğu Akdeniz Üniversitesi -Mühendislik Fakültesi- Bilişim Sistemleri Mühendisliği ni kazanmıştım aslında.Kazanmıştım kazanmasına ama son parantezi okurken dünyam başıma yıkıldı. Bana hazırladıkları tercih listesinde bölüm kodunu yanlış yazmaları sebebiyle Tam Burslu değil Ücretli olarak kazanmıştım.Çok ağladım.Çok sitem ettim.O dönem yaşadığım üzüntüyü tarih edecek kelime dahi bulmak imkansız.Ama kendimi toparladıktan sonra bir sene daha hazırlanarak hedefimi 12 den vurdum.


Fakat kazanmakla da bitmedi tabii ki. Kazanması bir dert ise okuması bin beş yüz dert meslek lisesinden mezun olmuş biri için Bilgisayar Mühendisliği Bölümü. Hele de Dokuz Eylül'de ingilizce eğitim verilirken. Bir yıl zorunlu hazırlık eğitimi aldım. Açıkcası Dokuz Eylül'e bir gün yolu düşecek biri iseniz bilmenizi isterim ki Dokuz Eylül Üniversitesinde hazırlık eğitimi öğrenciye gerçek manada bir katkı sağlamıyor.En azından benim hazırlık okuduğum dönem tam olarak böyleydi.

Bölüme geçmemin ardından ise çok daha büyük dertlere sahip oldum. Bölüme geçiş yaptığım dönemin ilk haftası öğrenci işlerine muafiyetler için dilekçe verdim.11 Dersten muaf olmuştum.Muafiyetler değerlendirildi belli oldu muaf olunan dersler yerine yeniden ders seçildi derken derslere girmem 3.haftayı bulmuştu.Bir yandan muaf olduğum dersleri boş saatlerimde takip etmeye çalışıyordum.Bir yandan okula adapte olmaya çalışıyordum.Derslerimin yarısı 1.sınıf dan , yarısı ise 2.sınıf dandı.Bu sebeple düzgün arkadaşlıklar kuramıyordum.Sayısal derslerde zorlanıyordum.Bu olağandı.Sonuçta meslek lisesinden mezun olmuş biriydim ben.Keza alan derslerinde de zorlanıyordum.Bu şekilde dönemi bitirdim.1.sınıfın birinci döneminden 3 dersten muaftım.Almış olduğum 2 tane 1.sınıf dersinden kalmıştım. 2.sınıftan da 3 ders alıyordum.Bu derslerden de 1 tanesinden kalmıştım fakat birdaha dönem ders programı değişikliği sebebiyle aynı dersi tekrar alabileceğimden 2.sınıf dersinden kalmak benim için sorun teşkil etmiyordu.

Derken ilk dönem zorluklarla da olsa bir şekilde okula alışmıştım.Bahar döneminde gümbür gümbür bir dönüş yapıp eski Şeniz olacaktım.Bahar döneminin ilk günü "ÇOK ACİL" başlıklı bir mail ile öğrenci işlerine çağırıldım. Burada apar topar öğrenci işleri şefinin odasına alındım.Odada buz gibi bir soğukluk hakim. Öğrenci işleri sorumlusu ve şef bir türlü söze giremiyor.Derken açıklamaya başladılar.Bir önceki dönem hatalı muafiyet yapıldığını , intibak yönergesinin bizim dilekçe tarihimizden önce değiştiğini ve yeni yönergeye göre muafiyetlerimizin yapılması gerektiğini , bölümün hata yaptığını onlarında geç fark ettiğini...Bir hiçliğin ortasındaydım sanki o an.Elime yeni bir kağıt tutuşturuldu bir yanda kulağımda sanki çok olağan bir şeymiş gibi utanmazca konuşan öğrenci işleri şefinin sesi elimde kağıt bakakalmıştım.Kendimi geldiğimde duyduğum cümleler adeta ironikti."Bakın çocuklar çok şanslısınız bu dersler yaz okulunda açılan derslere benziyor alır alır geçersiniz" diyordu öğrenci işleri şefi güya tüm anaçlığı ile.Ardın bizim bölümün sorumlusu konuşmaya atıldı."İyi yönünden bakın çocuklar 1.8 e kalmış gibi oldunuz aslında ama kalmadınız hoş". Tüm ironiler bir yana gel gelelim muaf olduğum 6 ders geri alınmıştı bu olaydan sonra.Ve bu dersleri tekrar almak zorunda bırakılmıştım.

Yine kötü günler geride kalsada daha kötü günleri yaşıyordum.Daha da zorlanıyordum...Zorlanıyordum...Zorlanıyordum...En çok beni yaralayansa kimseden yardım da alamıyordum.Kimseye sesimi duyuramıyordum.Kendim başaramadığım bir konuda asla kimseden yardım bulamıyordum.Kimse sesimi duymuyordu yardım eli uzatmıyordu.Bu süreçte güvendiğim birçok insanın sahte yüzüne şahit oldum.Aslında bu sanırım hayatın bana vermiş olduğu en büyük ders oldu.Sonuç olarak artık herşeyi toparladım.Bu yüzden kendime kocaman bir alkış alabilirim.:alkış:alkış:alkış:

Peki neden blogumu tekrar hayata geçirdim? Fikren aşina olduğum , geçmişte öğrendiğim ve hatta bizzat uyguladığım birçok şeyi hayatın akışı içersinde unuttuğumu veya bazılarında teknolojik gelişimler sonucu kendimi güncelleme fırsatı bulamadığımdan bilgilerimin tarihe karıştığını fark ettim bir süre önce. Öyle ki bu blog benim tarafımdan 2013-2014 yıllarında açılmış yani ben önlisansta henüz okuyorken.Miş li geçmiş zaman kullanmamdan anlayacağınız üzere ben dahi varlığından habersizdim bir süre önceye kadar. Yukarda destan gibi yazdığım paragrafları siz yaşamış olsaydınız eminim sizde unuturdunuz.Enteresan bir şekilde bir gün instagramda bir dm almamla mazinin tozlu rasflarına karışmış bu blogu tekrar bulmuş oldum. Buradaki bir blog yazımda bahsettiğim bir konu hakkında ödevi olan bir arkadaş yazdıklarımda anlamadığı bir kısmı bana sormak istemiş. Bu sayede bana çoktan unuttuğum bu blog u tekrar hayata geçirme sebebi oldu bu mesaj.Gördüm ki gerçekten söz uçarsa yazı kalıyormuş. 

Bundan sonra öğrendiğim şeyleri buraya yazarak unutmamak dileğiyle :D



You Might Also Like

0 yorum

Popular Posts

Like us on Facebook

Flickr Images

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Subscribe